Marka değerinize yatırım yaparken pazarlama bütçenizdeki büyük payın sahibi B2B mi B2C mi olmalıdır?

Biliyorum ki başlık yine okuyanları ikiye bölecek:)

İki şirket arasında gerçekleşen ticari faaliyet B2B yani “Business to Business” anlamına gelen kısaltma ile tanımlanır.

Türkçeye “firmadan firmaya” olarak çevrilen bu yöntem ile hizmet veren e-ticaret siteleri, müşteriye değil farklı işyerlerine satış yapmak üzere kurulmuştur.

Üretici ile toptancı, toptancı ile perakendeci ya da tedarikçi ile üretici arasında yapılan satışlar B2B iş modeline verilecek örnekler arasında yer alır.

Business to Customer (B2C) yani, “Firmadan Tüketiciye” anlamına gelen bu yönteme bireysel yapılan tüm e-ticaret harcamalar dahil edilebilir.

Bu modelde sadece ürün değil hizmet satışı da yapılabilmektedir. 

Şimdi, aşağıdaki soruya 2-3 sn’de çok düşünmeden cevap vermenizi rica ediyorum….

Defalarca duymuşsunuzdur birçok kişi kâğıt peçete ihtiyaçları olduğunda istemsizce, Selpak verir misin! der, sizce nedendir hiç düşündünüz mü?

Çünkü kâğıt peçetenin önüne geçmiş bir algıdır Selpak markası.

Buradan yola çıkarak marka olmanın değeri büyüktür ve bence pazarlama yatırımlarınız ve stratejilerinizin büyük payını kendi markanızın bilinirliğine, itibarına ayırmalısınız.

Uzun zamandır B2B klasik pazarlamanın öncüsüdür ve daha güvenli bir limandır.

Ancak değişen ticari ekosistemde B2C, yani son tüketicinin önemi katlanmıştır.

Hedef kitlenizi iyi tanımak, tüketim alışkanlıklarını öğrenmek ve onlarla bağ kurmak marka bilinirliğinizi artırma yolunda ana başlıklardır.

Markanızı tanıyan, güvenen kitle sizden vazgeçmeyecektir.

Alışveriş alışkanlıklarının da süratle değiştiği şu dönemde fiziksel alışverişler günden güne yerini online alışverişlere devretmektedir.

Yaşanan pandemi sürecinde tüketicinin tüketim alışkanlıkları dijitalleşmiş olsa da, tanıdığı, güvendiği markayı tercih etmektedir.

Tabii ki marka olma uzun bir yolculuktur, sabırlı olmak ve yatırım gerektirir.

Ancak sonucu çok keyiflidir.