Workiom’un kurucu ortağı Nurettin Şendoğan ile yaptığımız bu röportajda, bir girişimin kuruluş hikâyesinden başlayarak no-code yaklaşımına, iş süreçlerindeki dönüşümden Türkiye ve yurt dışındaki farklı kullanım alışkanlıklarına kadar pek çok konuyu ele aldık. Ayrıca önümüzdeki yılların iş yönetimi trendleri ve Workiom’un gelecek hedefleri üzerine de konuştuk.
Workiom’un kuruluş hikâyesi nasıl başladı, ilk fikir nereden doğdu?
Workiom’un hikâyesi, aslında yıllara yayılan bir gözlem ve çözüm arayışının sonucu. Kurucu ekibimiz, teknoloji, üretim, perakende ve hizmet gibi çok farklı sektörlerde hem yönetici hem de operasyonel pozisyonlarda uzun süre çalıştı. Bu süreçte hep aynı tabloyla karşılaştık: Şirketler, bir yanda ERP, CRM, muhasebe yazılımları gibi ana sistemleri, diğer yanda proje yönetim araçları, müşteri destek yazılımları, dosya paylaşım platformları gibi onlarca farklı aracı aynı anda kullanıyordu. Ancak bu araçlar arasında veri bütünlüğü yoktu, entegrasyonlar sınırlıydı ve her departman kendi adacığında yaşıyordu.
Bu durum sadece verimliliği düşürmekle kalmıyor; aynı zamanda yönetimsel kararların gecikmesine, veri hatalarına ve operasyonel kör noktalara yol açıyordu. İşin bir diğer boyutu ise teknik bağımlılıktı. Bir departman yeni bir süreç eklemek, mevcut süreci değiştirmek veya yeni bir veri alanı tanımlamak istediğinde IT ekibine talepte bulunuyor, bu talep aylarca bekleyebiliyor, hatta bazı durumlarda hiç hayata geçirilemiyordu.
Tam da bu noktada şu soruyu sorduk: “Neden her departman, teknik bilgiye gerek duymadan, kendi iş akışını tasarlayıp, hayata geçiremesin?” İşte bu sorunun cevabı Workiom’un temel fikrini oluşturdu. No-code altyapı bu vizyonun kalbinde yer aldı.
Workiom, tek bir platform üzerinde yapay zeka desteğiyle beraber hem süreçleri hem veriyi hem de otomasyonu bir araya getiren, gerektiğinde diğer sistemlerle çift yönlü entegre olabilen, süreçteki her bi aşamayı görev yönetimi özelliğiyle destekleyen ve tüm bunları teknik bağımlılık olmadan yapabilen bir yapı olarak tasarlandı. İlk satır kodu yazdığımız günden bugüne kadar en büyük amacımız, şirketlerin sadece bugünkü iş modellerini değil, gelecekte ortaya çıkacak süreçlerini de hızla hayata geçirebilecekleri esnek bir dijital omurga sunmak oldu.
Mobil uygulaması sayesinde de sadece merkez ofislerin değil, sahadaki operasyon ekiplerinin de süreçlerini kolayca yönetmesine; hem ekipler hem de lokasyonlar arasındaki iş takibini hızlı bir şekilde yapmasına imkan sağlıyor.
Önümüzdeki 3–5 yıl için hedefleriniz neler?
Bizim için gelecek, sadece coğrafi büyüme değil, aynı zamanda teknolojik liderlik anlamına geliyor. Önümüzdeki 3–5 yıl için üç stratejik odak alanımız var: küresel yayılım, yapay zekâ entegrasyonlarında derinleşme ve ekosistem inşası.
- Küresel Yayılım: Türkiye’de elde ettiğimiz başarı hikâyelerini MENA, Avrupa ve Kuzey Amerika’ya taşımak istiyoruz. MENA bölgesinde veri barındırma yeteneğimizle, Avrupa’da GDPR uyumluluğumuzla, Amerika’da ise esnek entegrasyon kabiliyetimizle öne çıkacağız.
- Yapay Zekâ Derinleşmesi: Bir süredir yapay zeka asistanlarımız Neo ve Mila ile kullanıcılarımıza hızlı uygulama geliştirme ve veri analizi imkânı sunuyorduk. Artık özelleştirilebilir “AI agent”larımız devreye girecek. Bu dijital çalışanlar, işe alım süreçlerini yönetmekten satış fırsatlarını puanlamaya kadar çok geniş bir yelpazede aktif rol alacak.
- Ekosistem İnşası: Amacımız, Workiom üzerinde binlerce hazır uygulama ve şablonun bulunduğu, kullanıcıların ve iş ortaklarının kendi çözümlerini ekleyebildiği bir pazar yeri (marketplace) oluşturmak. Böylece Workiom, sadece bir yazılım değil, yaşayan bir dijital iş ekosistemi olacak.
Hedefimiz 5 yıl içinde Workiom’u global no-code pazarında ilk 5 marka arasına taşımak ve “yeni nesil iş yönetimi platformu” tanımını yeniden yazmak.
Workiom’u kullanan bir şirket ilk ay hangi değişiklikleri fark eder?
Workiom’un etkisi genellikle ilk haftadan itibaren hissedilmeye başlar, ancak ilk ayın sonunda ortaya çıkan değişiklikler çok net ve ölçülebilir olur.
- İş Birliği & Birlikte Çalışma: Daha önce farklı departmanların ayrı ayrı kullandığı 4-5 farklı yazılım, tek bir merkezi platformda toplanır. Bu, lisans maliyetlerini %20-40 arasında azaltırken, veri kayıplarını ve uyumsuzluklarını ortadan kaldırır.
- Operasyonel Hızlanma: BT’ye talep açmadan, iş birimleri kendi süreçlerini dakikalar içinde tasarlayıp yayına alabilir. Bu, değişen pazar şartlarına anında uyum sağlama imkânı verir. Sadece iş süreçlerini tasarlamakla kalmaz, aynı zamanda görevler üzerinden yapılması gereken işin durumunu da takip edebilir.
- Şeffaflık ve Raporlama: Tüm veriler tek noktada toplandığı için yönetim anlık raporlar alabilir, KPI’ları gerçek zamanlı izleyebilir. Hangi işin ne aşamada olduğu, hangi görevin geciktiği net olarak görülebilir.
- Departmanlar Arası İşbirliği: Satış, operasyon, insan kaynakları, finans gibi birimler ortak bir veri tabanında çalışmaya başlar. Alınacak aksiyonların da görevler aracılığıyle net ve görünür olması da işlerin devredilmesi, bilgi paylaşımı ve koordinasyonu kolaylaştırır.
Birçok müşterimiz ilk ayın sonunda “daha önce gözden kaçan işler artık radarımızda” veya “toplantılarda veri aramak yerine karar alıyoruz” gibi geri bildirimler veriyor.
Çözümünüz en çok hangi tür şirketlerde ve departmanlarda etkili oluyor?
Workiom, özellikle süreç yoğunluğu yüksek, birden fazla departmanın birlikte çalıştığı ve veri yönetiminin kritik olduğu şirketlerde en yüksek etkiyi gösteriyor. Görev yönetimi de burada kilit rol oynuyor çünkü her görev süreçlerin bir adımı ve ilgili verilerle doğrudan ilişkili şekilde ilerliyor.
- Şirket Ölçeği: Orta ve büyük ölçekli işletmeler.
- Departmanlar: Satış, operasyon, idari işler, insan kaynakları, müşteri hizmetleri, tedarik zinciri, finans, hukuk ve IT. Bu departmanlarda görevler, kayıtlarla entegre çalıştığı için hem işlerin görünürlüğü hem de departmanlar arası koordinasyon artıyor.
- Sektörler: Üretim, perakende, hizmet, sağlık, inşaat, teknoloji, lojistik, kamu.
Örneğin;
- Üretim sektöründe: Üretim planlama, bakım-onarım, arıza bildirim/çözüm, kalite kontrol süreçlerini yönetiyoruz. Bu süreçlerin her adımıyla ilgili görev açıldığı için ekipler hangi işin hangi aşamada olduğunu anlık olarak görebiliyor.
- Perakendede: Kampanya yönetimi, mağaza açılış süreçleri, müşteri şikâyet takibi ve merkez ekipler arası iş birliğini sağlıyoruz. Görevler, hem müşteri kayıtlarıyla hem de kampanya verileriyle ilişkilendirildiği için süreçler şeffaf hale geliyor.
- Hizmet sektöründe: Proje planlama, saha ekip koordinasyonu ve müşteri memnuniyeti süreçlerini optimize ediyoruz. Mobil uygulama üzerinden saha ekiplerine açılan görevler, müşteri talepleriyle bağlandığından operasyonların kontrolü çok daha kolaylaşıyor.
Kullanıcılarınızdan aldığınız geri bildirimlerde en çok hangi özellikler öne çıkıyor?
Kullanıcı geri bildirimleri bizim için ürün geliştirme sürecinin en kritik girdisi. Workiom’u tercih eden şirketler, genellikle platformu kullanmaya başladıktan kısa süre sonra birkaç ana özelliği öne çıkarıyorlar.
1. Sürükle-bırak ile uygulama tasarımı
Teknik bilgi gerektirmeden, yalnızca sürükle-bırak yöntemiyle uygulama geliştirebilmek, kullanıcıların gözünde en büyük fark yaratan özelliklerden biri. Bir satış direktörü, “Artık bir süreç değişikliğini BT’ye talep olarak iletmek yerine kendi ekranımdan yapabiliyorum, bu bana haftalar kazandırıyor” diyor. Bu özgürlük, özellikle dinamik sektörlerde çok değerli.
2. Görev Yönetimi
Görev yönetimi, kullanıcıların en çok öne çıkardığı özelliklerin başında geliyor. Çünkü Workiom’da görevler bağımsız bir yapılacaklar listesi değil; süreçlerle ve verilerle entegre çalışıyor. Bir müşteri talebi açıldığında sistem otomatik olarak ilgili ekibe görev atıyor, görev kartı ise müşteri kaydıyla, geçmiş işlemlerle ve ürün verisiyle birlikte geliyor. Böylece görev sahibi sadece “ne yapılacağını” değil, “neden yapıldığını” ve “hangi veriye dayandığını” da görebiliyor.
Kullanıcılar özellikle şunu vurguluyor: “Artık görevlerimiz tek başına değil, sürecin doğal bir parçası.” Bu sayede işlerin takibi kolaylaşıyor, hatalar azalıyor ve ekipler arası koordinasyon güçleniyor.
3. No-code otomasyonlar
Tetikleyici–koşul–aksiyon mantığında çalışan otomasyonlar sayesinde rutin işler tamamen sistemin kontrolüne geçiyor. Örneğin; satış hunisinde bir fırsat belirli bir aşamaya geldiğinde otomatik olarak takip görevleri oluşturulabiliyor. Görev yönetimiyle entegre bu yapı, kullanıcıların zaman kazanmasını ve hata payının minimuma inmesini sağlıyor.
4. Yapay zekâ asistanları (Neo & Mila)
Neo, kullanıcıların sadece birkaç kelimelik bir prompt ile dakikalar içinde yeni bir uygulama oluşturmasını sağlıyor. Mila ise mevcut veri setlerini analiz ederek, sadece rapor değil, yorum ve öngörü de sunuyor. Örneğin geciken görevleri işaretleyip, süreci hızlandırmak için otomasyon önerileri verebiliyor.
5. Yapay zekâ agent’ları (Dijital Çalışanlar)
Kullanıcılarımızdan yoğun ilgi gören bir diğer özellik de geliştirilen yapay zekâ agent’larımız. Bunlar aslında ekip içinde bir çalışan gibi davranan, görev tanımı yapılabilen dijital asistanlar. Örneğin bir İK işe alım agent’ı, yüklenen örnek CV’lere göre gelen başvuruları puanlıyor, uygun adaylarla otomatik görüşme planlıyor ve ilgili görevleri ekibe atıyor.
Görev yönetimiyle birleştiğinde bu agent’lar, yalnızca görev oluşturmakla kalmıyor, sürecin ilerlemesini aktif olarak takip ediyor. Yani bir görev sadece “yapılacak iş” değil, dijital bir çalışan tarafından yönetilen, tamamlanan ve raporlanan bir süreç adımı haline geliyor.
6. Güçlü entegrasyon kabiliyeti
ERP, CRM, muhasebe yazılımları, e-posta servisleri, IoT cihazları, e-ticaret platformları… Workiom’un API tabanlı yapısı sayesinde neredeyse tüm sistemlerle çift yönlü veri akışı sağlanabiliyor. Bu entegrasyonların en büyük faydalarından biri de görev yönetimine yansıması; çünkü dış sistemlerden gelen veriler doğrudan ilgili görev kartlarına bağlanabiliyor.
7. Esnek yetkilendirme sistemi
Her kullanıcıya, her veri alanı ve modül için ayrı ayrı yetki tanımlanabiliyor. Bu sayede hem veri güvenliği sağlanıyor hem de departmanlar arası iş birliği kısıtlanmadan yürütülebiliyor. Görevler de bu yetkilendirme kurallarıyla ilişkili çalıştığı için şirketler güvenliği bozmadan şeffaflık sağlayabiliyor.
8. Mobil Uygulama
Platformda yapılan herhangi bir değişikliğin mobil uygulamaya anında yansıması, özellikle saha ekipleri için kritik. Bir satış ekibi yöneticisi, “Sahadaki arkadaşlarım yeni fiyat listesine veya güncel kampanya bilgilerine anında erişebiliyor, bu da satış hızımızı doğrudan etkiliyor” diyor. Mobil tarafta görev yönetiminin bu hızla entegre çalışması, sahadaki verimliliği ciddi biçimde artırıyor.
Sonuç olarak, kullanıcılarımızın bize en sık söylediği şey şu: “Bir dijitalleşme ihtiyacımız olduğunda aklımızda direkt Workiom geliyor. Workiom sayesinde yazılım bize uyum sağlıyor, biz ona değil.”
Yurt dışındaki ve Türkiye’deki müşterilerinizin kullanım alışkanlıkları arasında fark var mı?
Evet, oldukça belirgin farklar var ve bu farklılıklar yalnızca ürün kullanımında değil, satın alma karar süreçlerinde de kendini gösteriyor.
Türkiye’deki müşteriler genellikle hızlı sonuç odaklı. İş süreçlerini dijitalleştirmek istediklerinde “öncelikle canlıya çıkalım, sonra geliştirmelere devam ederiz” yaklaşımı hâkim. Çoğunlukla hazır şablonlardan başlayıp, kullanım ilerledikçe süreçleri özelleştiriyorlar. Bu, özellikle KOBİ’lerde ve hızlı büyüyen şirketlerde yaygın bir yöntem. Görev yönetimi burada genellikle operasyonel hız için tercih ediliyor; satış, müşteri destek veya saha ekiplerinin görevleri hızlıca tek merkezden takip edebilmesi öncelik oluyor.
Yurt dışındaki müşteriler ise farklı bir bakış açısına sahip. Onlar için en önemli konu, Workiom’un mevcut teknoloji ekosistemleriyle entegre çalışabilmesi. ERP, CRM, muhasebe yazılımları veya özel dikey çözümleri zaten kullanan bu şirketler, Workiom’u mevcut sistemlerine bağlayarak süreçlerini uçtan uca görünür hale getirmek istiyor. Örneğin; bir ERP’de stok verisi güncellendiğinde Workiom üzerinde otomatik görev açılması veya bir CRM fırsat kaydının ilerlemesiyle satış ekibine takip görevleri atanması gibi senaryolar öncelikli.
Kullanım alışkanlıklarına bakarsak:
- Türkiye: Hazır şablon + hızlı devreye alma, sonrasında kademeli özelleştirme.
- Yurt dışı: Entegrasyon odaklı kullanım; mevcut ERP, CRM ve muhasebe sistemleriyle bağlanarak görevlerin süreçlerle birlikte tek merkezden yönetilmesi.
Bu farklılıklar bize ürün tasarımında esneklik sağladı; çünkü hem hızlı kurulum isteyen hem de detaylı entegrasyon bekleyen müşterilerimize aynı platform üzerinden çözüm sunabiliyoruz.
No-Code / Low-Code çözümler iş dünyasını nasıl dönüştürüyor sizce?
No-code ve low-code çözümler iş dünyasında dijitalleşme hızını ciddi biçimde artırıyor. Low-code, özellikle IT ekiplerinin geliştirme süreçlerini hızlandıran ve onları destekleyen bir yaklaşım; ancak iş birimlerinin sahipliği açısından tek başına yeterli değil. LowCode şirketlerin teknik bağımlılığının yüksek olduğu ana sistemlerinde yazılım ekiplerine büyük katkı sağlıyorken, no-code ise departmanların sürekli eklenen ve değişen düzenli ihtiyaçları için ana sistemlere entegre de olan bir platformu iş birimlerinin sahipliğine sunuyor. Yani no-code, dijital dönüşümü sadece BT ekiplerinin kontrolünden çıkarıp, iş birimlerinin kendi süreçlerini tasarlayabileceği bir yapıya dönüştürüyor. Böylece teknik bağımlılık azalıyor, sahiplik işin gerçek sahiplerine geçiyor. Bu dönüşümün üç temel etkisi var:
1. Geliştirme süresinin dramatik şekilde kısalması
Eskiden bir sürecin dijitalleştirilmesi için aylarca analiz, geliştirme ve test yapılması gerekiyordu. No-code ile bu süre saatlere, hatta bazen dakikalara inebiliyor.
2. Maliyet avantajı
Klasik yazılım geliştirme projeleri hem bütçe hem de zaman açısından yüksektir. No-code çözümler ise hem ilk inşa sürecinde hem de uzun vadede ortaya çıkan fonksiyonel değişikliklerin ve ihtiyaçların sisteme yansıtılmasında da maliyet ve zaman yükünü dramatik biçimde azaltır.
3. İnovasyonun yaygınlaşması
Artık sadece yazılım ekipleri değil, satış, pazarlama, operasyon gibi iş birimleri de No-code sayesinde kendi iş çözümlerini prototipe dönüştürüp test edebiliyor. Bu sayede iş birimleri kendi gelişimlerini bağımsızca yaygınlaştırırken, low-code yaklaşımı da AI generated code konseptiyle birleşerek yazılım geliştiricilerin işini kolaylaştırmaya ve büyük ölçekli projelerde BT ekiplerine hız kazandırmaya devam ediyor.
Önümüzdeki dönemde bu etkiye yapay zekâ eklendiğinde, sistemler yalnızca verilen talimatı yerine getirmeyecek; veriyi analiz edecek, süreci optimize edecek ve hatta “bu adımı farklı şekilde yapsan daha verimli olur” diye öneride bulunacak. Yani no-code platformlar, birer dijital iş ortağı haline gelecek.
Önümüzdeki yıllarda iş süreçleri yönetiminde hangi trendlerin öne çıkacağını düşünüyorsunuz?
İş süreçleri yönetiminde bizi bekleyen trendler, teknolojik gelişmelerin ve kullanıcı beklentilerinin kesişim noktasında şekilleniyor:
- Yapay zekâ destekli öngörü ve öneri sistemleri
Süreçlerdeki tıkanma noktalarını önceden tahmin eden, riskleri işaret eden ve çözüm önerileri sunan sistemler standart hale gelecek.
- Tam entegre ekosistemler
ERP, CRM, muhasebe, insan kaynakları, e-ticaret ve üretim sistemleri tek veri kaynağı üzerinden çalışacak, veri siloları ortadan kalkacak.
- Dijital çalışanlar (AI Agents)
Rutin görevleri devralarak insan kaynaklarını daha stratejik işlere yönlendirecek. Örneğin, gelen tüm müşteri taleplerini sınıflandırıp önceliklendiren bir dijital müşteri temsilcisi gibi.
- Veri odaklı yönetim kültürü
Her karar, gerçek zamanlı veriye dayalı olacak. Yöneticiler, karar vermeden önce tahmine dayalı analizlerden yararlanacak.
- Mobil öncelikli çözümler
Sahadan merkeze anlık veri akışı, özellikle saha operasyonları yoğun sektörlerde kritik hale gelecek.
Workiom olarak bu trendlerin tamamında aktif rol oynayacak altyapıyı şimdiden kurmuş durumdayız.
Türkiye’nin dijital dönüşüm hızını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye son 5 yılda dijitalleşme konusunda ciddi bir ivme yakaladı. Özellikle finans, e-ticaret, lojistik ve üretim sektörleri teknoloji adaptasyonunda lider konumda. Büyük şirketler, süreçlerini optimize etmek ve verimliliği artırmak için dijital çözümlere yatırım yapıyor.
Ancak KOBİ’lerde ve geleneksel sektörlerde hâlâ manuel süreçlere bağımlılık yüksek. Burada no-code çözümler devreye giriyor çünkü:
- Yatırım maliyeti düşük
- Kurulum süresi kısa
- Teknik bağımlılık gerektirmiyor
Özellikle pandemi sonrası dönemde, uzaktan çalışma ve saha operasyonlarının dijitalleşmesi Türkiye’deki şirketlerin öncelik listesine girdi. Bu hızın artarak devam edeceğini düşünüyoruz, çünkü artık dijitalleşme bir “opsiyon” değil, “zorunluluk” haline geldi.
Workiom’un başarısında daha çok rol oynayan şey sizce nedir: strateji mi, şans mı, yoksa ekip mi?
Kesinlikle ekip. Strateji doğru bir yön çizer, şans bazı fırsat kapılarını açar; ancak bu kapılardan geçip başarıya ulaşmak tamamen ekip çalışmasına bağlıdır.
Workiom’un başarısında, ürün vizyonuna inanan, kullanıcı ihtiyaçlarını derinlemesine anlayan, geri bildirimleri hızlıca ürüne entegre eden ve sürekli gelişim odaklı çalışan bir ekip var. Mühendislikten müşteri başarısına, pazarlamadan satışa kadar herkes aynı hedef için çalışıyor: Şirketlerin dijitalleşmesini kolay, hızlı ve sürdürülebilir hale getirmek.
Bir başka önemli faktör de kültürümüz. Bizde “bitmiş ürün” diye bir kavram yok. Her zaman “nasıl daha iyi yaparız” sorusunu soruyoruz. Bu da bizi, pazardaki değişimlere karşı her zaman hazırlıklı kılıyor.
?>